Yazan: endülüslü adil
İthaf: Gazze şehitlerine ve Oğuz Kaan’a
Destanlar bir milletin hafızasıdır. Oğuz Kaan destanında, Oğuz Kaan’ın halkın korktuğu ve bir türlü baş edemediği 7 başlı ejderi nasıl alt ettiğinden bahsedilir. Oğuz Kaan tehlikeli bir düşmanla baş etmek için aklını kullanır. 7 başlı ejderin, başlarının birleştiği boyunun köküne odaklanırsak, sorunlar kolaylıkla kökten çözülebilir.
Günümüzde boykot dediğimiz zaman, girift bir süreçle karşı karşıyayız. Bir ürünü boykot ederken, aslında kendi iktisadi sermayenizi boykot eder hale geliyorsunuz. Bir ürünü boykot etmekle bitmiyor, hemen her ürünün altından bir Siyonizm komisyonu çıkıyor. Oğuz Kaan gibi, meselenin merkezine odaklanmak sorunu kolaylaştırabilir.
Girift sorunlar, köklerine inildiğinde çok daha kolay şekilde çözülebilir.
Bugün Gazzeliler, siyonizmin boyun köküne odaklanmış durumdalar. Gazze dışında olan bizler de küresel bin başlı ejderin damarlarımıza kadar girmiş uzantıları ile mücadele etmek durumundayız.
*
Boykot, iktisadı bir bilinç işidir. Sadece boykot tepkisel bir harekettir sürdürülemez. Alternatiflerin inşa edilmesi şart. Bu da girişimcilik kültürünün gelişmesi ile mümkündür.
İki yahudi bir araya gelse şirket, iki Türk bir araya gelse devlet kurar demişler.
Beş bin yıllık yahudinin para tecrübesine karşı, beş bin yıllık bizim milletin askerlik tecrübesi var. Bizim milletimiz sahada kazanmayı bilir ama masada ve kesede zayi ettiğimiz çoktur.
Biz Türkler milletçe, kültür olarak ticarette çok yeniyiz. 100 yıllık idrak, birikim ile 5000 yıldır parayla oynayan Yahudi ile yarışmamız kabil değil.
Hangi sektöre el atsak altından yahudi çıkar. Her alanda istiklal savaşı lazım.
Her alanda mücadele şart olmakla beraber, tüm sektörlerin düğüm noktası, enerji(petrol), dolar ve finans.
Bize lazım olan, geniş perspektif, stratejik bakış ve uzun asırlık gelecek projeleri için sabır, sabır, sabır.
*
Girişimcilik bir kültürdür.
Cumhuriyetin ilanından sonra Devletçilik politikası gereği büyük bütçeli yatırımları devlet yaptı. Zira Osmanlı/Türk insanı kahir ekseriyetle çiftçi idi. Şehir sakinleri de asker yahut memur idi. Türk insanı halen daha öyledir. Halk nazarında basit bir memuriyet, girişimciliğe göre çok üstündür.
Osmanlı döneminde sermayesi bulunan kişiler, Yahudi, Rum, levanten, Ermenilerdi. Hatta ticaretiyle meşhur Kayseri esnafının dahi Ermeni mirasından öğrenerek maharet kazandığı söylenir.
*
Devlet fabrika kurduğunda memur idraki ile ilerlemek mümkün olmuyor. Özelleştirme olduğunda devlet bir başka zarar ediyor.
Savunma sanayi bir istisna olarak görülmelidir. Özal döneminde, özel kanunla kurulduğu için, diğer devlet kurumlarına nazaran daha esnek. Bu kısmi esneklik dahi ASELSAN, HAVELSAN, TUSAŞ gibi kurumlarda katma değer ve sinerji olarak geri dönüyor.
Toplumun girişimcilik kültürü kazanması için, özel sektöre vazife düşüyor. O da ticari düşünüp kısa vadeli kâra odaklanıp, kalifiye insanla yürüyor.
Türk insanın dünyada en mahir olduğu iki sektör var: tekstil ve inşaat. Tabir caizse dünyada “amelelik” bize kalmış. Kafa işçiliği, para işçiliğinde öne çıkmamız elzem.
Tabi rakiplerimiz, güçlü sermayesi, insan kaynakları, stratejik vizyonları, oturmuş gelenekleri, pazar payları ile çetin ceviz.
Devletin yapabileceği şeyler mahdut lakin yine de ciddi bir girişimcilik eğitimi verilebilir.
*
Fertler olarak bize düşen;
Paramızı bilinçli tüketmek. İmkanlarımızı, bilinçli harcamak
Girişimciliği kavramak, helal sektörler inşa etmek, mevcutları güçlendirmek.
Yaptığımız faaliyetin, bir istiklal mücadelesi olduğunu bilmek.