Gençlik Divanı

Avrupa Entegrasyonunun Tarihsel Süreci

Yazan: Berat Talha Aydın

Bugün Bahsedeceğim konu Avrupa milliyetçiliği, İslamofobi ve Avrupa entegrasyonu meselelerini tarihsel süreç içinde inceleyecek ve bu konular arasında bağlantı kuracağız. Bu da aslında günümüz Avrupa'sında yaşanan sağ yükselişin ve müslümanlaşmanın İslama etkilerinin nasıl olabileceğine dair çıkarımda bulunmamıza yardımcı olacaktır.

Sunumun en başında bazı açıklamalar yapmam gerekiyor. Bunlar Avrupa entegrasyonunun aslında yeni bir Roma devleti oluşturma çabası olduğu, Hristiyanlığın bu amaca Frank kralı Şarlman tarafından alet edildiği ve hatta Papaların uzun yıllar boyunca bu devletin kurulmasına destek verdiğidir.

Peki nedir bu Avrupa milliyetçiliği? Avrupa milliyetçiliği temelleri Roma döneminde atılmış bir binadır. Roma kendi kültür ve hukukunu tüm Avrupa'ya yaydı. Bunu yaparken halihazırda bölgelerin yerlisi olan insanları ya katletti yada asimile etti. Roma bunu sistematik bir şekilde dinini de götürerek Constantin dönemine kadar neredeyse tamamen başardı ancak Constantin ne yaptı. Aziz Petrus'un Roma'ya getirdiği Hristiyanlığı kabul etti ve Constantinapolis'i kurdu. Constantinapolis, bu yeni dini anlayışla Roma hukuk ve kültürünün harmanlanacağı ve tüm dünyaya yayılacağı bir merkez olarak seçilmişti çünkü Roma yayılırken beraberinde getirdiği yolların birleştiği 2 nokta vardı. Roma ve Constantinapolis. Bu sayede Hristiyanlığın yayılımı hızlandı. Sadece Hristiyanlık değil günümüzde bile belli noktalarda geçerli olan Roma hukuku da sağlam temellere oturdu. Latince Avrupa'nın ortak dili oldu. Bu sayede Avrupa Milliyeti doğdu. Bu noktada yine Şarlman'a döneceğim. Şarlman, Roma yıkıldıktan sonra Avrupa'ya yayılan germen halkları birleştirerek Frank Krallığını kurdu. Almanya, Benelüks, İtalya ve Almanya'ya hükmetti. Gücünün zirvesindeyken Hristiyanlığı kabul etti ve ülke genelinde katedraller inşaa etti. Dini de kullanarak bir Roma kültüründen gelen ortak kültürü tam manasıyla Avrupa kültürüne dönüştürdü. O öldüğünde ülkesi dağıldı ancak oluşturduğu bu kültür günümüze kadar süregeldi (Fransız ulusal meclisi yada heykellerle donatılmış klasik mimari). Avrupa milliyetçiliğinin son ayağı ise Haçlı Seferleriydi. Bu Haçlı Seferlerinden kasıtım Kudüs'ü hedef alan 4 büyük sefer değil, Kutsal İttifaklar dahil 19. yüzyıla kadar süregelen süreçtir.

Gelgelelim İslamofobiye. İslam özelinde bakmasak bile Avrupa'da bir yabancı düşmanlığı zaten varken üstüne birde yukarıda bahsettiğim Hristiyanlığı bozarak oluşturulan Avrupa Milliyetini kolaylıkla parçalayabilirdi.

Buna karşı ilk adımı Frankler attı. Endülüs fethi sürecinde son derece kuvvetli gelen İslam ordularına karşı güç ve destek topladı. İslamı mutlak düşman ilan etti. Bu konuda propaganda yaptı ve sonucunda Müslüman ilerleyişini Puvatya Muharebesi ile durdurdu. Bu olaydan yaklaşık yarım asır sonra Şarlman önderliğinde Kutsal Roma dediğimiz 1. Reich (kimileri de 2. Roma der.) kuruldu. Sonraki yüzyıllarda Papa Haçlı seferleri çağrısı yaptı. Bu seferlerin ortak noktası bildiğiniz üzere kutsal topraklardan bizi atmaktı. Kiliselerde ve köylerde rahipler tarafından tekrar İslam düşmalığı hortlatıldı. 4 Haçlı seferi bitti ve sonrasında Osmanlı yükseldi. İşte karışan Avrupa'nın birleşme anahtarı, Aristokratların ve soyluların kavgasında solup giden Avrupa'nın halklarını birleştirmek için aranan düşman. Osmanlı'ya karşı propagandalar düzenlendi. Osmanlı hızla ilerliyor, ilerlerken İslamı beraberinde götürüyordu. Avrupa bu sefer Türklükle Müslümanlığı birleştirmiş ve kendince şeytanını bulmuştu. Böylelikle yüzyıllar boyu süren Osmanlı'yı yok etme girişimleri başladı. Viena bozgunu ile hayaller gerçeğe yaklaştı, 1. Dünya Savaşı ile hayallere ulaşıldı. Günümüze kadar da müslümanları ve yahudileri kullanarak kendilerini yüceltmeye devam ettiler.

Ara bir parantez açacağım bu konuyla alakalı. Yahudileri kullandılar demiş idim. Evet gerçekten kullandılar. Zamanı geldi danışıklı dövüştüler, zamanı geldi sürdüler, zamanı geldi katlettiler, zamanı geldi ayaklarına kapandılar. Müslümanları kullandılar demiş idim. Evet gerçekten kullandılar.

Bilimi bizden öğrendiler, onların oluşturdukları hayali düşmanların başını çektik, biz sekülerleştikçe bu sefer insan gücümüzden yararlandılar.

Gelelim ana başlığımıza, Avrupa entegrasyonuna. Yukarıda bahsettiğim gibi bir kültür ve millet oluşturuldu. Dinle bu perçinlendi. Hukuku belirlendi. Yalnızca elimizde tek çatı altında toplamak kaldı. Roma İmparatorluğu'ndan sonra sırasıyla Frank Krallığı, Habsburglar, Alman yöneticilerin yönettiği federal yapı, Napolyon, İngiliz demokrasisini merkeze alan ayrı bir federal yapı, Hitler ve Avrupa Birliği. Kısaca sırayla saydığım sistemleri anlatacak olursam;

Frankler ile direkt bir Roma taklidi, Habsburglar ile evlilik ve Kutsal Roma üzerinden aristokrasi merkezli, aristokratların seçimiyle yöneticinin seçildiği federal bir sistem, Habsburgların yükselişi ile beraber evlilikten vazgeçip aten aynı aileden gelen tüm haneleri yeniden toplamak ve böylelikle aynı ailenin uzak kuzenleri tarafından yönetilen tam manasıyla AB prototipi bir sistem, ihtilal çağının etkilerini minimalize ederek anarşiyi durdurmak ve yoldan sapan krallara ders vererek eski sistemi güncelleyip kullanmak, iki dünya savaşı arasındaki süreçte İngiliz eliyle gelen yöneticilerden oluşan demokrat ve İngiliz kraliyet ailesinin yönettiği federal yapı, Hitler üzerinden arınma ve Avrupa milliyetçiliğinin hortlatılması, Avrupa Birliği ile beraber sol demokrat Almanya merkezli federal tek devlet.

Avrupa sürekli bir arayış içerisinde bu çatıyı bulmak için. Bu arayışı sürdürmek içinse denedikleri sistem olmayacağı anlaşıldığı an cephe alıyorlar. Asla ve kat'a affetmiyorlar. Günümüzde de sağcı yöneticilerin yükselmesinin 2 sebebi var. Birincisi Avrupa'da artan müslümanları ve göçmenleri temizlemek. İkincisi ise Avrupa Birliği Brexit ile çöktü. Bu yüzden yeni yapıyı tansiyonu arttırarak kuracaklar. Yüzyıllardır yaptıkları gibi.

Okuduğunuz için teşekkürler.

7/27/2024
© Kaahn 2024