Gençlik Divanı

Ekonomi Biliminin Temel İlkeleri

Yazan : Yakup Üner

Bilimler, konularını araştırmak ve bilgi üretmek için birtakım kabullerden hareket etmek zorundadırlar. Özellikle toplumu ve bireyi konu alan bilim dalları ölçülmeye, test edilebilmeye ve gözlemlenmeye uygun veriler oluşturmak için bu genel ilkeleri baz alarak hareket etmelidirler. Bu indirgemecilikten ziyade bir şablon oluşturmaktır. Ekonomi bilimi de insanların toplumsal ve bireysel ihtiyaçlarını karşılamak için üretim, dağıtım ve tüketimle ilgili araştırmaları konu alan bir bilim dalıdır. Ekonominin birey ve toplum üzerine araştırmalar yapması bilgi üretiminde birtakım ilkelerin belirlenmesini zorunlu kılmaktadır. Bu yazıda ekonomi biliminin temel ilkeleri sayılarak bu ilkelerin hangi gerekçelere dayanılarak oluşturulduğu açıklanacaktır.

Ekonominin temel ilkeleri, ekonomik faaliyetlerin nasıl yapılacağı konusunda yönlendirme sağlar. Bu ilkeler, ekonomik faaliyetlerin en verimli şekilde yapılmasını ve insanların ihtiyaçlarını en iyi şekilde karşılamayı amaçlar.

İlk olarak ekonomi bilimine göre insanların ihtiyaçları sınırsızdır çünkü insanlar daima daha iyi bir yaşam standardı peşindedirler. Bu yüzden insanlar sürekli yeni ihtiyaçlar ve arzular peşinde koşar. Ayrıca, insanların ihtiyaçları sürekli değişebilir ve bu da onların ihtiyaçlarının sınırsız olmasını sağlar. Örneğin, bir kişi evini satın almayı başardığında, ev sahibi olma ihtiyacını gidermiş olur ancak bu kişinin yeni bir araba satın alma ihtiyacı doğabilir. Bu ihtiyaçların sürekli değişebilmesi ve hiçbir zaman tam olarak karşılanamaması insanların ihtiyaçlarının sınırsız olmasına neden olur. Ekonomide kaynaklar üç kısma ayrılır. Toprak dünyanın tüm doğal kaynaklarını ifade eder. Buna demir cevheri, altın ve bakır gibi maden yatakları, denizdeki balıklar, kömür ve toprağın ürettiği tüm gıda ürünleri dahildir. Emek ise üretime harcanan hem zihinsel hem de fiziksel insan çabasıdır. Hassas aletler üreten bir fabrikada çalışan bir işçi, bir yatırım bankacısı, bir yol süpürücü, bir öğretmen, bunların hepsi emek biçimleridir. Sermaye mal ve hizmet üretmek için kullanılan ekipman ve yapılardır. Sermaye malları, fabrikalardaki makineleri, binaları, traktörleri, bilgisayarları, pişirme fırınlarını içerir. İstekler sınırsız olsa da bahsedilen kaynaklar sınırlıdır. Bu nedenle, ekonomik faaliyetlerde kaynakların en verimli şekilde kullanılması gerekir.

İkinci ilke ise her şeyin takasla alakalı ve takas edilebilir olmasıdır. Buradaki takas sadece mallar arasında olan takas değildir. İnsan yaptığı her seçimle yapabileceği bir işi bir diğer işe tercih etmiş olur. Bu tercih aslında alternatiflerle seçilenin takasıdır. Mesela evlenmeye karar veren bir adam evleneceği kızı seçtiğinde seçtiği kızla alternatifleri arasında bir takas yapar. Kısacası alternatiflerini kaybederek bir kızı elde etmiştir. Bu hayatın her safhasında görülür. Özellikle sürekli, şimdiki zaman gibi bir daha geri getiremeyeceğimiz bir anı yaşadığımızı düşündüğümüzde yaptığımız her seçim yapabileceğimiz diğer seçimlerle onu takas etmemizdir.

Üçüncü olarak insanlar rasyoneldir ve rasyonel insanlar hesaplama yaparak düşünür. Bu, insanın bir seçim yaptığında bunun olası kârı ile maliyeti arasında rasyonel bir hesap yapmasıdır. Bu sadece parayla alakalı olmayıp hayatımızın her alanıyla ilgilidir. Mesela yatırım amacıyla ev alan birisi evin getirisinin maliyetinden fazla olacağını düşünmektedir. Bir başka örnek olarak ise doğada vakit geçirmek için zaman ve para harcayan birisi buradan elde edeceği ruhsal rahatlamanın harcadığı maliyetten fazla olduğunu düşünmektedir. Buna maliyet-fayda ilkesi de denir. Maliyet, bir ürün veya hizmetin üretilmesi veya sağlanması için harcanan kaynakların toplamıdır. Fayda ise, bir ürün veya hizmetin sağladığı yarar veya değerdir. Maliyet-fayda ilkesi, bir ürün veya hizmetin üretilip satılmasına karar verilirken dikkate alınan en önemli ilkedir. Örneğin, bir ürünün maliyeti düşük ancak faydası yüksekse bu ürünün üretilmesi ve satılması yararlıdır.

Ekonomi mikroekonomi ve makroekonomi olmak üzere ikiye ayrılır. Bahsi geçen ilk dört temel ilke ekonominin ortaya koyduğu insan modeliyle alakalıdır. İnsanlar tahlil edilebilirliği güç olan ve her zaman beklenildiği gibi hareket etmeyen varlıklardır. Bu nedenle insanla alakalı konuların analiz edilebilmesi için ortalama insan tipi belirlenmelidir. Bu dört ilkenin dayandığı temel de burasıdır. Yani ortalama insan tipini belirlemektir. Buna homo economicus denir. İnsanlar bazen bu dört temel ilkeye göre hareket etmeyebilir veya bazı insanlar bunlara göre hareket etmeyebilir. Fakat bunlar istisnadır. Ekonomi, toplumun genelini yansıtan insan modelini oluşturmaya çalışmıştır. Bu sayede toplumun tercihleri daha tahmin edilebilir olacaktır.

Dördüncü temel ilke, arz ve talebin dengesi ile ilgilidir. Arz, bir ürün veya hizmetin bir zaman diliminde piyasada bulunan miktarıdır. Talep ise, bir ürün veya hizmeti isteyen insanların oluşturduğu toplam ihtiyaç miktarıdır. Arz ve talebin dengesi, piyasadaki fiyatı etkiler. Örneğin, arz fazla olduğunda fiyat düşer ve talebin artmasına neden olur. Aynı şekilde, talebin fazla olması da fiyatları yükseltir.

Beşinci temel ilke piyasaların dengeye ulaşma ilkesidir. Piyasa, bir ürün veya hizmetin alınıp satıldığı yerdir. Piyasalar genellikle arz ve talebe dayalı bir sistem üzerinde çalışır. Arz ve talebin dengesi, fiyatların doğal olarak dengelendiği bir durumdur. Örneğin, bir ürünün arzı artarken, fiyatı düşer ve talebi artar. Bu da arz ve talebin dengelendiği anlamına gelir. Piyasalar genellikle kendiliğinden bu dengeye ulaşır, ancak bazen de devletler veya diğer kurumlar piyasaları düzenlemek için müdahale edebilir.

Bu ilkeler ekonominin konularını incelemenin zaruri bir gereği olarak ortaya konmuştur. Zira bilimler teorilerini birtakım kabullerden yola çıkarak yaparlar. Bu kabuller kanıtlanabilirliği bazen mümkün olmayan fakat bilim yapmaya imkan sağladığı ve üzerine inşa edilen teorilerden verim alındığı müddetçe doğru kabul edilir ve kullanılmaya devam edilir. Bununla birlikte bu varsayımları bilim adamları bilgi üretiminde kullanmışlardır, bu nedenle bilim adamlarının bu varsayımlar üzerinde ittifak ettiklerini söylemek yanlış olmayacaktır.

Ekonomi bilimi insan ve toplum faaliyetlerini ekonomik açıdan inceleyen bilim dalıdır. İnsanın dolayısıyla toplumun faaliyetleri fiziki kanunlar gibi büsbütün bilebileceğimiz bir nedensellikte henüz değildir. Bunun mümkün olduğu da gözükmemektedir. Bu nedenle özellikle incelenen mevzu nedenselliği tam tespit edilememiş bir şey ise ortalama bir insan ve toplum modelinin varsayılması zaruridir. Yukarıda belirtilen temel ilkeler, ekonomik faaliyetlerin nasıl yapılacağı konusunda yönlendirme sağlar. Bu ilkeler, ekonomik faaliyetlerin en verimli şekilde yapılmasını ve insanların ihtiyaçlarını en iyi şekilde karşılamayı amaçlar. Ayrıca 5. Ve 6. ilkeler makroekonomiyle alakalıdır. Oluşturulan insan modelinin toplum olarak incelenmesiyle ortaya konulmuş ilkelerdir. Toplumun ticareti hangi kurallar çerçevesinde yaptığının ölçümlerinden oluşturulmuştur. Nihayetinde bu temel ilkeler çerçevesinde ekonomi bilimi oluşmuş ve ortaya konulan bilimsel çalışmaların gerçekliği açıklamadaki kabiliyeti neticesinde bu ilkeler doğrulanmıştır.

Sonuç olarak bilimler araştırma yaparken bir takım temel kabullerden yola çıkmak zorundadırlar. Ekonomi biliminde de insan ve toplum düzeyinde birtakım temel kabuller belirlenmiştir ve araştırmalar bu kabullerden yola çıkarak yapılmaktadır. Mikroekonomi insan temelli ekonomi bilimidir ve temel kabulleri; insanın sınırsız ihtiyaç sahibi olmasıyla birlikte kaynakların sınırlı olması, her şeyin takas edilebilir olması, insanın rasyonel bir varlık olup hesap yaparak düşündüğü, maliyetin bir şeyi elde etmek için vazgeçtiğimiz şeylerin toplamı olduğudur. Makroekonomi ise toplum düzeyli ekonomi bilimidir ve bu bilimin temel kabulleri; arz talep ilkesi, piyasaların dengeye ulaşma ilkesi, enflasyon ve deflasyon ilkesi ve sermaye birikimdir.

Tekrar buluşana dek sağlıcakla ve takipte kalın.

Powered by wisp

6/28/2024
© Kaahn 2024