Monologlar genellikle kişinin kendi iç muhakemesi sırasında kendiliğinden bilerek ve istemeyerek ortaya çıkabiliyor. Günlük hayatın içerisinde bizler buna iç ses, ruhun sesi, düşünce gibi adlar takıyoruz. Aslında yaşantımız esnasında ihtiyacımız olan bir davranış diyebiliriz. Zihnin oto konrol mekanizması gibi.
Bazen monologlar yerini diyaloglara bırakır. Kendimize birtakım sorular sorarız ve yine kendi gözümüzden cevaplarız sanki iki kişiymişiz gibi. Ancak unutulmamalı ki sağlıklı diyaloglarda soru soranda yanıtlayanda bizden başkası değildir.
Bunlar sağlıklı bir insanda normal karşılanan durumlardır. İnsan doğasının gereği olarak kabul edilir. Ancak ruhsal ve fizyolojik bazı etmenlerin değişmesiyle diyaloglardaki hem konuşan hem dinleyen taraf olan biz yerimizi başka karakterlere bırakırız. Bunlar zahiri karakterlerin zihindeki tezahürü olabilirken var olmamış birileride olabilir. Kendimizle olan konuşmalarımızın hanesini yavaş yavaş başka insanlara kiralamaya başlarız.
Kiracılarınız size sormadan eve taşınırlar hatta çoğunlukla farkında olmazsınız. Başlangıçta anlaşılmasın diye eşyaların bir kısmını taşırlar. Arkadaşlar gibi gelip giderler, Sonra gece kalmaları başlar. Daha sonrasında bir bakmışsınız eviniz elden gidiyor. Her şeyinizi kaybetmişsiniz.
İkincil hatta üçüncül diyalogların oluşması bazı etmenlerin sonucu olarak ortaya çıkabilir:
- Fizyolojik olarak yani vücut kimyamızdaki birtakım etmenlerin eksikliği veya fazlalığı sebebiyle.
- Travmalar
- Obsessif kompulsif bozukluklar sonucunda…
Ruminasyon veya hayal kurma hastalığı ortaya çıkabilir. Kişi genelde diyalog bataklığına düştüğünde içerisinden çıkamaz çünkü battığının farkında olamayabiliyor. Bu durum baş göstermeye başladığında hasta birey işte masa başında otururken, derste hocasını dinlerken, yemek yerken dalıp gider. Sanki hayata kısa aralar vermiş gibi. O anki zaman dilimi duraksar hatta bellekten kaybolur dış dünya anlamını yitirmiştir. Zaten hastalık konumuna erişebilmesini buradan anlarız. Sosyal yaşamımızı olumsuz etkilemesinden. Sınava çalışırken bir anda zihninizin içerisinde başka bir dünyaya geçtiğinizi hayal edin. Sınav gitti artık geçer notu unutun. Gece yatmaya hazırlanıyorken flaş patlar ve geçmişe dönersiniz. Eski bir sohbeti, tartışmayı ve buna benzer senaryoları tekrar tekrar farklı varyasyonlarıyla ele alırsınız adeta satranç ustası edasıyla. VEE olanlar olur sonraki gününüz uykusuzluktan hiçe gider.
Böyle bir durumda iş işten geçmeden önce uzman bir psikiyatr ile görüşmek ve tedaviye başlamak lazım zira mecnun gibi ortalıkta dolanıp duran birisi yaşamını ne denli sürdürebilir. Veya şöyle sorayım yaşayabilir mi?