Günümüzde, demokratik toplumlarda, yönetici, memur ya da asker olmayan geniş halk kitlesini; “sivil” kelimesi ile ifade ediyoruz. Bu açıdan, doğrudan devlet/kamu görevi olmayan olarak tanımlayabileceğimiz, “sivil” oluşumlar önemli bir hareket alanı sağlıyor. Siyasi partiler, vakıf-dernek yapıları ve sendikalar sivil örgütlenmeler olarak hem resmi bir statüye hem geniş bir hareket ve etki alanına sahipler.
Günümüzde müslüman toplumlar, sivil imkanlarının, etki ve yetki alanlarının farkında değillerdir. Çoğunlukla bağlı oldukları cemaat, siyasi parti lideri yahut grup liderine teslimiyet gösterir, hareket ve hamlenin yukarıdan gelmesini beklerler. Bu bir açıdan doğru, diğer bir açısıyla sorunludur. Toplumsal bütünlük ve uyum adına gerekli ve doğru olan bu yaklaşım, fikirlerin, ihtiyaçların ve özellikle sorunların yeterince dile getirilmemesi sebebiyle soruna dönüşmekte. Halk, ihtiyaçlarını ve gördüğü sorunları uygun yöntem ve araçlarla dile getirmelidir. Tatlı dille, bireysel ve topluca görüşerek, nezaketi koruyarak geliştirilebilecek birçok yöntem var.
Modern toplumlarda, doğru yolda, haksızlığa karşı sivil direnişe devam etmek önemlidir: yeterince sivil, yeterince kararlı davranırsa, görülür ki aslında aşılmaz engel yoktur.
Birey olarak başlatılan sivil kararlılık, halka halka genişleyen bir çevre oluşturularak devam edilmelidir. Haksızlığa, yanlışlara ve ahlaksızlığa karşı, kararlı ve direnen, bilinçli bir topluluk yapısı; önemli bir sosyolojik duruştur. Sürece ve insanların sebatına bağlı şekilde, giderek artan bir etki alanı oluşturur. Sesini değil sözünü yükselten ciddi bir organizasyon; toplum ve yöneticiler tarafından görmezden gelinemez.
Sivil kararlık: elbette konfor alanından uzaklaşarak, fedakarlık yaparak gerçekleşir. Bir yerlerden, bir şeylerden feragat ederek başlamalıdır birey. Zira konfor içinde, çile çekmeden hiçbir şey kazanılmaz.