Sen ve Rabbin

0 yorumlar

“Ey Musa! Sen ve Rabbin gidin savaşın. Onlar orada durdukça biz ebediyyen savaşacak değiliz. Biz burada oturuyoruz” demişti İsrailoğuları…
Ne küstahlık…

Ümmetçe biz de bugün aynısını diyoruz:
“Ey Gazze, sen ve Rabbin gidin savaşın. İsrail orada ve batı ardında dururken biz asla savaşacak değiliz. Bizim işimiz, ekonomik ilişkilerimiz, konfor alanımız var.”
Sana nasıl hesap vereceğiz Allah’ım!

Halbuki bir avuç içip geçecektik hep beraber. O sıcakta, o ırmağa geldiğimizde, sözünü dinleyecektik komutanımızın.
Bir avuççuk su.
Çoğumuz suyu görünce, kanasıya içti. Sonra pişkin pişkin, bugün savaşacak gücümüz yoktur dedik.
Bir avuç insan kalmıştı komutanın yanında.
Bir avuççuk.
Ama düşmanın karşısına çıktılar. Yiğitçe savaştılar. Önce Davud, Calut’u yere yıktı. Sonra bir avuç inanmış adam, koca bir güruhu talan etti.
Kazanmıştık, ama söz dinleyenler kazanmış, dinlemeyenler kaybetmişti.

Bugün, tarihlerden Gazze…
Halbuki bir miktar faydalanıp geçecektik bu dünyadan. Ama bu dünya hayatının tadını alınca, işler değişti.
Halbuki, sözünü dinleyecektik Hz. Peygamber’in. Garip bir yolcu gibi, geçip gidecektik bu fani cihandan. Çoğumuz bu tatlı hayatı görünce, içine daldık. Daldıkça daldık. Sonra pişkin pişkin, “bizim savaşacak gücümüz yok. Ama Gazzelilerin şehitliklerini Allah kabul etsin”, dedik. İki dua, biraz yardım, birkaç miting ve biraz da boykotla yetindik.
Yine bir avuç insan kalmıştı, er meydanında.
Bir avuççuk.
Ama yiğitçe düşmanın karşısına çıktılar. Şehit oldular, kazandılar. Dinlemeyenler, dünyaya dalanlar kaybettiler.
Yani biz…
Kaybettik.

Yorumlar

Henüz yorum yok. İlk yorumu siz yapın!

Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır. Yorumunuz onaylandıktan sonra görünecektir.