Yazan : Ahmet Ender Dağlar
‘’Dijital Diktatörlüğün Köleleri Miyiz?’’ başlığı altında yazmaya başladığım yazı dizisinin beşinci bölümüyle karşınızdayım.
Yazımın önceki bölümlerini okumak isteyenler için yazı linklerini metin sonuna ekledim.
Bir önceki yazımda küresel sermaye gücünü elinde tutan emperyalist Blackrock Inc., Vanguard Group Inc ve State Street Corporation yatırım şirketlerinin, sahibi ya da ortağı olduğu sosyal medya şirketleri ve dijital platformları aracılığıyla insanlara karşı hem kişisel hem de toplumsal etki alanlarından, elde ettikleri veri gücünden, insanlara yaptıkları kısıtlamalardan ve etki alanlarını kullanım biçimlerinden bahsetmiştim. Son olarak milletimizin, ümmetimizin ve insanlığın bu durumun ne kadar farkında olduğunun bilinmediğini dile getirip bu tür mecraların çağımızda kullanımının mecburiyet seviyesinde oluşuna değinerek "Burada da akıllara neden bunların yerli, milli ve fıtrî olanlarını üretmiyoruz, üretsek de devamlı ve sürdürülebilir bir şekilde kullan(a)mıyoruz sorusu akla geliyor." deyip yazımı sonlandırmıştım.
Şimdi kaldığımız yerden devam edelim.
Önceki yazımı sonlandırdığım cümle hususunda kendimce yaptığım birtakım analizlerim var.
Bu analizlerde öne çıkan üç konu var:
1- Küresel ölçekte kullanılan platformların bir konsept üzerine odaklanarak faaliyet göstermesi.
2- Platformların çalışma sistemlerine kullanıcıların aşinalığı; kullanıcıların kullanım alışkanlıkları ve platformların hem fiziki hem de sanal dünyada sağladığı kolaylıklar.
3- Her bir platformun küresel nüfusun çok önemli kısmı tarafından kullanılıyor olması.
Özetle ben bu duruma triC / 3C diyorum;
Concept, Connect ve Contact.
Concept (kavramsal farklılık ve karakter)
Twitter - Kısa yazılı paylaşımların yapıldığı platform.
Facebook - Yazı, video, fotoğraf paylaşımı, gruplar ve sayfaların bulunduğu çok yönlü platform.
Instagram - Fotoğraf ve video odaklı paylaşımların yapıldığı platform.
Snapchat - Kısa süreli görsel ve metin tabanlı paylaşımların yapıldığı platform.
Foursquare/Swarm - Konum bazlı paylaşımların yapıldığı platform.
TikTok - Kısa dikey video içeriklerinin paylaşıldığı platform.
YouTube - Uzun video içeriklerin paylaşıldığı, geniş kapsamlı video platformu.
Görüldüğü üzre her birinin karakteristik özellikleri mevcut.
Connect (uygulama ile kullanıcı arasındaki etkileşim, erişim alanı, deneyim)
Arayüz: Kullanıcıların uygulama içinde gezinme ve işlevleri kullanma şekli.
Kullanıcı Deneyimi: Kullanıcıların uygulama üzerindeki genel deneyimi, kullanım kolaylığı ve kullanıcı dostu arayüz.
Hareket Alanı: Kullanıcıların uygulama içinde ne kadar özgürce hareket edebildiği, özelleştirme seçenekleri.
Ekosistem: Uygulamanın entegre olduğu diğer platformlar veya hizmetler, ekosistem içindeki yerinin önemi.
Örnek: Meta > Facebook, Instagram, Threads, Whatsapp
Reklam: Kullanıcı deneyimini etkileyen reklam stratejileri, reklamın kullanıcı etkileşimine olan etkisi.
Business: Platformun iş dünyası için sunduğu olanaklar, ticari kullanım potansiyeli ve iş modelleri.
Güvenlik ve Gizlilik: Kullanıcı verilerinin korunması, güvenlik önlemleri, gizlilik politikaları.
Contact (uygulamanın nüfus etki alanı ve sağladığı insan temâsı imkânı)
Küresel Erişim: Dünya genelindeki kullanıcılarla bağlantı kurabilme.
Çeşitli Kültürlü İletişim: Farklı ülkelerden ve kültürlerden insanlarla etkileşim.
Profesyonel ve Akademik Bağlantılar: İş dünyası ve akademik çevrelerde yeni bağlantılar kurabilme.
Topluluk ve Etkinlik Katılımı: Benzer ilgi alanlarına sahip insanlarla topluluk etkinliklerine katılabilme.
Örnek: Pakistanlı yazılımcıya da ulaşabiliyorum Rus iş adamına da, Kanadalı içerik üreticisine de ulaşabiliyorum yerli tarihçiye de.
Bir önceki yazımı "Neden bunların yerli, milli ve fıtrî olanlarını üretmiyoruz, üretsek de devamlı ve sürdürülebilir bir şekilde kullan(a)mıyoruz" cümlesiyle sonlandırmıştım ya, aslında üretmiyor değiliz. Üretiyoruz. Eş değer muadillerini hatta daha iyilerini de üretebiliriz. Fakat, meseleye triC/3C penceresinden bakıp yaklaşmadığımızda bu tür girişimlerin sonu hüsran olmaya devam edecektir diye düşünüyorum.
Günümüzde de hizmetini sürdüren ve ekseriyetle toplum tarafından tanınan girişimler var. Derleyip özetleyecek olursam şu şekilde;
Mesajlaşma uygulaması
Bip
Sosyal medya platformu
Yaay
Müzik dinleme platformu
Fizy - Turkcell
Muud - Türk Telekom
Dizi - Film Platformları
puhu - Doğuş Medya Grubu
blutv - Doğan Holding'den Warner Bros. Discovery'ye satılmıştır.
GAİN - Rams Türkiye
EXXEN - Acun Medya Grubu
tabii - TRT
Bip
Bip mesajlaşma uygulamasını deneyimlerimden yola çıkarak "WhatsApp ve Telegram gibi mesajlaşma uygulamalarının özelliklerinin harmanlandığı bir mesajlaşma uygulaması" diye tanımlayabilirim. Bip’in ayağına pandemi döneminde altın kıymetinde bir fırsat gelmişti. 8 Şubat 2021'de WhatsApp tarafından duyurulan ve kullanıcı verilerinin Facebook ile paylaşılmasını öngören yeni gizlilik politikası Türkiye'de büyük tepki topladı. Bu politika değişikliği, kullanıcıların kişisel verilerinin (konum, telefon numarası, profil fotoğrafı, kullanım verileri vb.) daha geniş kapsamda Facebook şirketleri ile paylaşılmasına izin veriyordu. Kullanıcıların ifadelerine göre gizlilik endişeleri, Facebook'un güven vermeyen geçmişi ve daha gizlilik odaklı alternatiflerin varlığı sebebiyle WhatsApp kullanıcıları alternatif mesajlaşma uygulaması arayışına geçtiler. Böylelikle başta Bip olmak üzere diğer mesajlaşma uygulamaları parayla satın alınamayacak bir avantaj ele geçirdiler. Kullanıcıların yeni mesajlaşma uygulaması arayışları sonucu Telegram ve Bip'e kitlesel göçler oldu.
Fakat kullanıcıların alışkanlıkları; mevcut olan iş, okul grupları vs. bağlarını tam anlamıyla WhatsApp'tan koparmalarına engel oldu. Bip ve Telegram'a hatrı sayılır bir göç olsa da hem toplumda ortak fikir ve eylem birliği olmaması hem de akabinde WhatsApp'ın duyurduğu kararından geri adım atması neticesinde herkes kürkçü dükkanına geri döndü.
Bip’e triC penceresinden bakıp analiz ettiğimizde üçlü saç ayağından biri olan Contact'ın sağlanamamış olduğunu ve sistemin çöktüğünü görebiliriz.
Yaay
Yaay'ı deneyimlerimden yola çıkarak "concept’’ ve ‘’connect’’ bakımından Twitter/X benzeri bir sosyal medya platformu" diye tanımlayabilirim. Şu anda kendine has küçük bir kitlesi mevcut. "Contact" noktasında yeterli düzeye gelmediği sürece küçük çaplı bir uygulama olarak kalacaktır muhtemelen.
Fizy ve Muud
Bu iki uygulamayı deneyimleme fırsatı bulamadım. Fakat yorum yapmadan önce müzik dinleme platformlarıyla ilgili genel düşüncemi paylaşmak istiyorum.
Piyasada yaygın olarak kullanılan pek çok müzik dinleme platformu var. Bunların en popüler olanı hiç kuşkusuz Spotify. Bunun yanında küresel ölçekte pastada en çok paya sahip diğer platformlar sırasıyla;
Apple Music, Amazon Music, Tencent Music ve YouTube Music.
Bu müzik platformlarında da tercih edilme kriterleri arasında yine TriC geçerli olsa da arşiv, algoritma ve ses kalitesi başlıklarına ayrı bir parantez açmak gerekiyor.
Tüm bu müzik platformlarını arşiv, algoritma ve ses kalitesi bakımından incelediğimde ayrı bir yere koymamız gereken platform bana kalırsa YouTube Music olacaktır. Çünkü YouTube Music müzik arşivini dünyada eşi benzeri olmayan platform olan YouTube'dan alıyor. YouTube'u eşsiz olarak tanımlamamın sebebi dijital dünyadaki ilk video platformlarından olması ve geçmişten günümüze en kapsamlı video arşivini oluşturması. YouTube Music'in şansı tamamen YouTube gibi dev bir platformun altyapısına sahip olması. Böylelikle uygulamayı deneyimlerken profesyonel sanatçılardan amatör sanatçılara, en yenilerden en eskilere kadar tüm coverlara erişebiliyorsunuz. Bunlara ek olarak lisanslı müzikleri zaten dinleyebiliyorsunuz. Yani özetle YouTube'da müzik videosu olan amatör ya da profesyonel her sanatçıyı dinleyebilme imkanına sahip oluyorsunuz. İşin bir de podcast tarafı var. Yeni podcast üreticileri zaten pek çok platformla anlaşma sağlayabilme imkanına sahip fakat Youtube’un dehlizlerindeki radyo programları, söyleşiler, tv programları, podcastler vb. hala daha yalnızca YouTube’da mevcut. Tüm bunları yan yana koyduğumuzda Spotify dahil hiçbir müzik platformunun YouTube Music ile arşiv bakımından yarışması mümkün değil*. Fakat ses kalitesi ve algoritma da bu rekabet arasında çok önemli bir etmen. YouTube Music arşiv bakımından rakipsiz olsa da algoritması ile bunu taçlandıramıyor. Algoritma özelinde baktığımızda Spotify öne çıkıyor. Spotify'da yer alan profil oluşturma, arkadaş ekleme ve yıllık müzik analizi gibi hizmetler onu Concept, Contact ve Connect gibi başlıklarda da öne çıkarıyor.
Arşiv etmenini kenarda tutarsak algoritma ve ses kalitesi daha rekabet edilebilir başlıklardır diye düşünüyorum. triC noktalarını sağlamasının yanında iyi bir algoritmaya ve ses kalitesine sahip bir müzik platformu rekabetçi bir fiyat politikasıyla birlikte pastada önemli dilime sahip olan Spotify, Apple Music ve Amazon Music'ten kolaylıkla pay kapabilecektir diye düşünüyorum.
Bu düşüncelerim elbette Fizy ve Muud için de geçerli. Fizy ve Mood'un dezavantajı halihazırda olan dev platformlardan kendilerini ayıran özellikleri olmayışı. Bu platformlar için diğer platformlara uygulanacak olası kitlesel boykot ya da ülkesel ambargo gibi durumlar mucizevi şans gibi duruyor. Aksi takdirde ulusal ve uluslararası alanda büyük kitlelere ulaşmaları için işleri çok çok zor görünüyor.
puhu, blutv, GAİN, EXXEN ve tabii
Bu beş yerli film platfomunu gözlemlediğimde aralarından hedef kitle stratejisi olması ve uluslararası bir platform olma potansiyeli taşıması sebebiyle tek uygulama gözüme çarpıyor. O da tabii platformu.
Diğer platformlar ya sadece iç piyasaya dizi/film yapıp bu dizi/filmlerin farklı dillerde altyazı ve dublaj seçeneklerini sunuyor ya da haklarını satın aldıkları yahut bir süreliğine kiraladıkları dizi/filmleri platformlarında izleyiciye sunuyorlar.
Üretilen ya da satın alınan dizi/filmlerin içerikleri de genellikle batı toplumuna hitap ediyor.
Böylelikle batıda zaten var olan dev platformlarla rekabet etme fırsatları olamıyor. Çünkü ulusal izleyici de uluslararası izleyici de Netflix ve Disney+ gibi dev platformlardaki geniş seyir arşivleri yerine içerisinde benzer işler bulunan ve nispeten çok dar seyir arşivi olan platformlara farklı bir numara görmediğinden para ödemek istemiyor.
Fakat tabii'de durumlar biraz daha farklı.
tabii daha çıkış yaparken 5 farklı dilde 30 orijinal içerikle çıkış yaptı.
Bunların yanında dizi içeriklerinin konu dağılımları da fena değil;
Dram 8
Komedi 8
Suç 6
Tarih 5
Macera 3
Aile 3
Aksiyon 2
Biyografi 2
Bilim Kurgu 1
Platform batıdan çok kendi kültürümüze ve etki coğrafyamıza odaklanmış.
Türkçe'nin yanı sıra İngilizce, Arapça, İspanyolca ve Urduca dil seçenekleriyle dünya nüfusunun yarısına hitap ederek etki alanını daha da genişletiyor.
Platformun başlangıçta odağını doğuya çevirmiş olması önünü açıyor ve uluslararası bir platform olmasını kolaylaştırıyor.
Yani batıya atılan tohumun diğer devlerle aynı boya ulaşması çok uzun zaman alacaktı fakat doğuya atılan bu tohum hem "tohumun" doğru olması hem "toprağının" tohuma aç ve uygun olması hem de "suyunu ve güneşini" iyi aldığı için bereketli olması hasebiyle batıdaki devlerin boyuna süratle ulaşacaktır.
Ülkemizden çıkan diğer dizi/film platformu girişimleri gibi batı odaklı bir başlangıç yapsaydı küresel ölçekte rekabetçi olması çok zor olacaktı.
triC penceresinden baktığımda doğru işler yapıldığını görüyorum.
Bu bağlamda çizilen rotayı akıllıca ve stratejik buluyorum.
Tüm bu potansiyelin yanında platformun geliştirmesi gereken pek çok nokta, kat etmesi gereken uzun bir yol var.
Başka bir yazımda tabii platformunu detaylıca ele almamın şart olduğunu düşünüyorum. Çünkü bu platform, üretilmiş ya da üretilecek olan yerli dijital platform girişimlerine önemli örnekler sunuyor.
Sonuç ve Yorum
Somut örnekler üzerinden baktığımızda gerçekten de triC noktalarını es geçmiş platformların yerel kaldığını hatta yerelde dahi pek kullanılmadığını yani başarısız olduklarını görüyoruz.
Mesajlaşma, sosyal medya, müzik ve dizi/film platfomlarımızın tümünü ele aldığımızda içlerinden umut vaat eden tek örneğin çıktığını görüyoruz.
Bu tek örnek olan tabii platformunun da triC noktalarını sağlam ve stratejik kurguladığına şahit oluyoruz.
Aslında tabii platformu ile yüzümüze çarpan önemli bir hakikat var.
Müslümanlar olarak, Türkiye olarak ve Türk girişimciler olarak dünyaya açılabilmemiz, dünyada söz sahibi olabilmemiz için kendi kültürümüze ve etki coğrafyamıza odaklanmamız artık elzem. İşte bunun için de belki hiç olmadığı kadar Türk - İslâm "birliğine", beraberliğine ve sentezine ihtiyacımız var. Bunu sağlarsak triC perspektifinden Contact noktasında küresel olarak rekabetçi bir kozu elde etmiş olacağız.
Tek başına Çin gibi nüfus gücü olan bir ülke olmadığımız için etki coğrafyamızla kuracağımız işbirlikleri ortak ordu, ortak teknoloji ve ortak para biriminin öneminin yanı sıra ortak dijital platform noktasında da çok önemli.
Bu hakîkâti fark etmiş, buna göre strateji çizmiş ve somut adım atarak hakikati tüm çıplaklığıyla yeniden ortaya çıkaran tabii platformunun bir sorudan oluşan, hakikate götüren nüktedan sloganı bize hem her şeyi özetliyor hem de yolu gösteriyor;
"Bizi birleştiren nedir?"
Sahiden bu sorunun cevabına açılan her kapının insanlığı, İslam ümmetini, Türkiyemizi ve etki coğrafyamızı içerisinde bulunduğumuz girdaptan ve bataktan çekip çıkaracağına inanıyorum.
Bu soruya bir sonraki yazımda yanıt aramaya çalışacağım.
Tekrar buluşana dek sağlıcakla kalın..
Dijital Diktatörlüğün Köleleri Miyiz?
Dijital Diktatörlüğün Köleleri Miyiz? / 2